Cumhurbaşkanı Yardımcısı Cevdet Yılmaz, MÜSİAD tarafından Atatürk Kültür Merkezi’nde düzenlenen Türkiye’nin Gücü Ödülleri Töreni’nde konuştu.
Yılmaz konuşmasında büyüme, istihdam, bütçe dengeleri, ihracat ve turizmin iyi performans sergilediğini, esas sorunun ise enflasyon olduğunu vurguladı.
Cevdet Yılmaz konuşmasını şöyle sürdürdü:
“Şu anda vatandaşımızın da bizim de en temel sorunumuz, önceliğimiz artık enflasyon. Orta Vadeli Programı da yaparken bunu temel sorun olarak tarif ettik. Orta vadeli bir perspektifle, çok yönlü politikalarla, araçlarla bir yandan para, maliye politikasıyla, diğer yandan yapısal reformlarla bu sorunu çözme irademizi ortaya koyduk. Sayın Cumhurbaşkanımızın son derece güçlü iradesiyle Orta Vadeli Programımızı paylaştık. Programı da katılımcı bir şekilde hazırladık. İş dünyasıyla görüştük. Çalışan kesimlerle, sivil toplumla, sendikalarla, akademik dünyayla, bütün kesimlerle istişareler yaptık. Daha sonra da toplumla paylaştık. Böylece siyasi belirsizlikleri ortadan kaldırdığımız gibi, geçen yıl yapılan genel seçimlerde politika belirsizliklerini de ortadan kaldırmış olduk. Belirsizliklerin azalması insan psikolojisinde de ekonomide de önemli. Belirsizlikleri ne kadar azaltır, öngörüleri ne kadar arttırırsanız, ekonomik performansı da o ölçüde yükseltirsiniz. Dolayısıyla bu programımızda bunu sağlamış olduk.”
“ENFLASYONU DÜŞÜRMEK BİZİM İÇİN ÇOK ÖNEMLİ”
Enflasyonu düşürerek kalıcı sosyal refaha sahip olmayı hedeflediklerinin altını çizen Yılmaz, “Enflasyonu düşürmediğiniz sürece ücret artışlarında ne yaparsanız yapın bir süre sonra enflasyon bunu eritiyor. Diğer taraftan enflasyon adaletsiz bir yapı ortaya koyuyor. Düşük, dar ve sabit gelirlileri daha olumsuz etkileyen bir süreçtir. Dolayısıyla ekonomik öngörülebilirlik bakımından da sosyal adalet bakımından da enflasyonu düşürmek bizim için çok çok önemli, buna da odaklanmış durumdayız.” dedi.
Yılmaz, enflasyonun neden hemen düşmediğine yönelik soruya şu yanıtı verdi:
“Birçok denge içinde bunu yapmak durumundasınız. Dünyada da enflasyonla mücadele belli bir zaman alıyor. Hiç büyümeyi düşünmezseniz, istihdama, sosyal, çevresel dengelere hiçbir şeye bakmazsanız, tabii ki çok kısa sürede bir alanda gelişme sağlayabilirsiniz. Ama bunun çok büyük maliyetleri de olur. Dolayısıyla biz orta vadeli bir şekilde aşama aşama ama ne yaptığımızı bilerek bu süreci yönetiyoruz. Bu yılın sonunda inşallah, bugün Merkez Bankamız açıkladı. Yüzde 38, artı eksi belli bir aralık içinde bir öngörümüz var. Gelecek yıl yüzde 20’nin altı. 2026’da ise tek haneli enflasyon diyoruz. 2026’da yeniden tek haneli rakama dönecek şekilde bir program yapmış durumdayız. Bunu sadece laf olarak söylemiyoruz. Altı dolu bir programla, para politikalarıyla, maliye politikalarıyla ve yapısal reformlarla bunu adım adım gerçekleştiriyoruz.”
Enflasyonun yıllık bazda mayıs ayında en üst noktaya ulaşmış olacağını, aylık bazda ise aslında bir gerileme olduğunu belirten Yılmaz, “Geçen yılın aylık ortalaması 4,3 civarındaydı. Son gelen aylık rakam yüzde 3,1 küsur geldi. Giderek aylık bazda düştüğünü görüyoruz. Ama yıllık etkiyi mayıstan sonra görmeye başlayacağız. Haziran, temmuz, ağustos, eylül başta olmak üzere bu dönemde hızlı bir şekilde enflasyonun düştüğünü hep birlikte göreceğiz.” değerlendirmesinde bulundu.
KREDİ RİSK PRİMİNDEKİ DÜŞÜŞ
Reel ekonomide olduğu gibi finansal piyasalarda da son derece olumlu sonuçlar aldıklarını, geçen yılın ortalarında 700 puanlarda olan kredi risk primi CDS’nin bugün 300 baz puanın altına indiğini kaydeden Yılmaz, “Bunun anlamı, yurt dışından finansman temin eden kamu için, özel sektör için artık çok daha elverişli şartlarda finans temin etmenin önü açılmış durumda. Bir taraftan cari açığı düşürerek döviz ihtiyacımızı azaltıyoruz. Diğer taraftan CDS gibi risk primlerini düşürerek dövize erişimi kolaylaştırıyoruz.” dedi.
Seçimlerden önce bir spekülatif hava oluşturulduğunu, tweet atarak ”Döviz alın” diye insanları yönlendirenler olduğunu anımsatan Yılmaz, “Seçimlerden önce halkı döviz almaya yönlendirdiler. Şimdi bakın ne oldu? Seçimden sonra dövizin geldiği yer ortada.” diye konuştu.
Yılmaz, seçim sonrası dönemde Merkez Bankasının hızlı bir şekilde rezervlerinde toparlanma sağlandığını, geçen yıl mayısta Merkez Bankası rezervleri 98,5 milyar dolarken, en son 3 Mayıs itibarıyla bu rakamın yaklaşık 127 milyar doları bulduğunu belirtti.
Seçici kredi programları ve özel birtakım yatırım destek programlarıyla bazı düzenlemeleri yaparken reel ekonomiyi, ihracatı, üretimi, yatırımı, istihdamı koruma gayretini de sürdürdüklerini anlatan Yılmaz, ihracatçılara da daha uygun krediler kullandırdıklarını, bunun için 300 milyar dolarlık bir kaynak tahsis ettiklerini söyledi.
Yılmaz, kurumlar vergisi oranını finans kurumları için yüzde 30, bütün şirketler için yüzde 25, ihracatçı şirketler için ise yüzde 20 olarak belirlediklerini kaydetti.